Ne ki şimdi bu?

Bu blog 2005 yılının Mayıs ayından beri tutuluyor. Kayıtların bir kısmı elimizde olmayan nedenlerle silindi. Kullanıcı Blogger ailesine 2008 yılında katılmış gibi görünüyor olabilir, siz ona inanmayın. Hem yazı hem fotoğraf olsun, bu ne kuru blog derseniz sizi Çalışmak Adamın Karakterini Bozar adlı Tumblr blogumuza alabiliriz.


Pazartesi, Nisan 09, 2007

LOST (dikkat spoiler içerebilir)

gece üşenmedik LOST üzerine teoriler yaratıp durduk. aslında kafamıza araf fikri oldukça yattı ama yine de bazı sahneler bunu tam oturtamamıza sebep oldu. yine de mr. eko ile boone'un ölüm biçimleri, adada sağ kalanların daha önceki ilişkileri derken yönetmen ve senaristlerin dudağını uçuklatacak derecede saçma yorumları da edip kendi aramızda bir LOST cast'ı oluşturduk. karakterleri görünüşlerine göre değil de hayata bakışları ve olaylara yaklaşım biçimlerine göre yerleştirdik daha çok. elbette kimi karakterlere bir türlü rol biçemedik yahut bazılarında dalgaya aldık ama yine de biraz olsun LOST'a yerleştik gibi. kimilerinde ise cinsiyeti göz ardı ettiğimiz de oldu (:

işte LOST'ta yer alan ana karakterlerin bize yansımaları:

jack: mehmet ozman
john locke: mehmet
kate: aslı
sayid jarrah: erdinç
sawyer: selen
jin: ayhan
sun: ceylan
charlie: clement
claire: zeyno
hurley: berna
ana lucia: neslihan
shannon: gülay
boone: hüs-oytun
juliet: banu
michael: elbey
libby: ayla
walt: engin
mr. eko: zorbey
danielle: öküz tuğba
desmond: emre
hanry gale-ben: süleyman
esmeray: bora (ufka bakan kadın)
kocası: gökhan

en kral rol bana geldi desem yeridir. vallahi herkes
sawyer için cuk oturdu dedi bana. nilgün'ü de set fotoğrafçısı olarak tayin ettik. aslen kate konusunda aslı ile nilgün kapıştılar ama kate daha çok aslı'ya uydu. çünkü bizim nilgün asla kıçını kaldırıp yaban domuzu avlamaz. ayrıca kafes fantazisi olmadığı gibi bana bi' ilgisine de rastlamadım.

yalnız ben de adadaki tüm taş hatunları götürüyorum, bilmem dikkatinizi çekti mi? :D

başlıksız

oturduğum yerden, pencerenin dışından kuş sesleri geliyor kulağıma. sakin bir nisan akşamüstüsü. pazartesi günü. herkes işinde. içerde arkadaşım hazırlanmakta.

korna sesleri ile kuş sesleri karışıyor. şekerli türk kahvemi yudumluyorum bir sigara yakıp.

hayatın basit ama güzel renkleri bunlar. çok alacaya ihtiyacımız yok. basit bir yeşil ile basit bir mavi yeter. bir de yürü yürü bitmeyecek güzel sahil akşamları...