Ne ki şimdi bu?

Bu blog 2005 yılının Mayıs ayından beri tutuluyor. Kayıtların bir kısmı elimizde olmayan nedenlerle silindi. Kullanıcı Blogger ailesine 2008 yılında katılmış gibi görünüyor olabilir, siz ona inanmayın. Hem yazı hem fotoğraf olsun, bu ne kuru blog derseniz sizi Çalışmak Adamın Karakterini Bozar adlı Tumblr blogumuza alabiliriz.


Çarşamba, Nisan 25, 2012

Uykusuz

Uykusuz bir gece ve sabah hiçbir şey olmamış gibi, hafifçe kırışmış çarşafların içinden çıkıp güne başlamak. Ağızda bir önceki geceden kalma tatsızlık; hayır, kekremsi ya da buruk değil, sadece uykusuz geceden kalma işte; hiçbir özelliği yok.
Tanımsız.

Defalarca kez tekrarlanmış melodiler, gecenin kendisi bile loop’ta. Birden fazla taslak ve yine kendine saklanan itiraflar.

Açılın! Vücut ısısı yükseliyor gitgide, nefes alamıyor. Nabız? Muhtemelen normal ve hatta sıradan.

Bugün kimin doğum günü? Bilmiyor ama kutlu olsun istiyor. Pasta da kessinler, mum üfletsinler. Belki uzun uzun da sarılırlar birbirlerine, kimbilir?

Açılın! Yarayı sarmak için yeterli vakit yok. Alelade bir bandaj belki, tam göğüs hizasından, boydan boya…

Yıl 2012, yer Dünya.

Pazar, Nisan 08, 2012

Müfit

Bugün, bir romanda karşılaşsam “atma recep, din kardeşiyiz” diyebileceğim biriyle tanıştım. Tanıştım dediğim, ilkokul arkadaşımın doğum günü & bahçe partisinde aramızda bulunmayan ama tüm gece boyunca sofranın en önemli konusu olduğundan hayatı hakkında enteresan bilgiler edindiğim biri. Adı Müfit. Sanırım Alman Lisesi’nden. Tahminen 81 ya da 82 doğumlu.

Müfit, eczacılık okumuş ve çok zorlamayıp eczacı olmuş. Sakin, içe dönük… Müzikle uğraşıyor bir yandan. O kadar uzun süre kendi başına zaman geçirmiş ki, müziğe olan sevgisi ile yeteneği birleşince ortaya güzel bir şeyler çıkmaya başlamış.

Ona göre her şeyin en büyüğü, en iyisi. Özellikle elektrikle çalışan şeyler. Hani normalde bir şeyin çok fonksiyonlu ve daha küçük olanı daha makbuldür ya, ona göre değil. Toplamda olsa olsa 50 metrekare kadar evinde klimanın, klavyenin (müzik) en büyüğü var. Temizlik kavramı ile ilişkisi biraz sorunlu ancak pis olduğundan değil, pis olduğunu anlamadığından. Abi burası çok pis dediğinde bir arkadaşı, “pis olduğunda söyle bana, temizlerim ben, çünkü pislendiğini farketmiyorum” diyen, uyumlu bir çocuk aynı zamanda. (gerçekten de temizliyormuş üstelik)

Müfit’in çocukluğu biraz travmatik. Anne figürü erken yaşta kaybedilmiş, hayatında var ile yok arasında. Kardeşi lösemi olmuş. Baba oğlunu sevse de, ona bakabilecek yetkinliği edinememiş. Oğlunu seviyor, ona eliyle “havuçlu” sandöviç hazırlayacak kadar. Tabii havuç bütün halinde ekmeğin arasına konmasa, daha iyi olacak.

Arkadaşları tarafından çok seviliyor Müfit. 20 kişilik bir partide, önceden tanımadığı tek bir kişi olsa dahi, partiye icabet etmeyeceğinden bu etkinliğe de katılmamış ancak masada bulunan arkadaşlarından 5’i (G, U, O, B ve M.) gece sonunda ona gitmeye kararlıydı. Tabii telefonunu kapatmamış olsaydı. 

Özetle, dün geceden aklımda kalan şahsına münhasır biri Müfit. Aklımdan uçup gitmesin, bir yere yazayım istedim. Başka bir gün de Ruanda (Rwanda) hakkında yazacağım inşallah.