Ne ki şimdi bu?

Bu blog 2005 yılının Mayıs ayından beri tutuluyor. Kayıtların bir kısmı elimizde olmayan nedenlerle silindi. Kullanıcı Blogger ailesine 2008 yılında katılmış gibi görünüyor olabilir, siz ona inanmayın. Hem yazı hem fotoğraf olsun, bu ne kuru blog derseniz sizi Çalışmak Adamın Karakterini Bozar adlı Tumblr blogumuza alabiliriz.


Çarşamba, Mayıs 16, 2007

beni şımartıyorsunuz!

ah evet... björk. son zamanlarda tekrar aklıma geldi nedense. kendimi bi' Atlantic'e bi' Bach Jools'a atıyorum...

kelimeleri söyleyişi o kadar farklı ki... sanki çiğniyor onları.

iyice sindirebilmek için baştan uzun uzun çiğniyor. sonra tabi onca çiğnediği için de söylediklerinin ne olduğunu çok iyi biliyor.

biraz sinirli belki ama ne dediğini biliyor kesinlikle.

bana gelince... yok efendim, canım falan sıkkın değil. yani bir süredir yazmayışımın canımın sıkkınlığıyla falan hiç alakası yok. hatta bomba gibiyim, yakında patlayacağım, o derece yani.

böyle bir neşe silsilesi, böyle bir keyif... nasıl anlatsam? hayatımın en mesut günlerini yaşıyorum desem yeridir. o açıdan da kıçımı kaldırıp şu nacizane bloga iki yazı döşenemiyorum. vaktim yok şekerim, ne yapayım? böyle elim sıcak sudan soğuk suya değmiyor. çevremde huriler, mevsim meyvelerini sunmuş ağzıma, bir ondan yiyorum, bir bundan...

sağ olsun, tüm dostlarım da hiç yalnız bırakmıyorlar beni. zaman ayıramıyorum kendime şekerim. bir bırakın, bi nefes alayım yahu.

insanın kendine özel zamanları da olması lazım. hiç saygı kalmamış efendim insanlarda. başımı kaşıyacak vaktim yok. bir taraftan kapı, bir taraftan telefon. iki ayağımı bir pabuca soktular sağ olsunlar.

sevgi, özlem de bir yere kadar. durun, özlememe fırsat verin. bakın özlediğim zaman ben nasıl arıyor, nasıl taciz ediyorum sizi bana yaptığınız gibi.

ah... beni şımartıyorsunuz dostlarım. bu kadar sevildiğimi, bu kadar özlendiğimi bilseydim hiç yanınızdan ayrılıp kendimi dört duvarlara kapatır mıydım zannediyorsunuz? bilakis, paspasınızda yatar, gelene gidene havlar, gerekirse istenmeyen misafirlerin paçalarından tuttuğum gibi silkekerdim.

ah, yapmayın rica ederim. çekiştirmeyin kollarımdan. inanın zamanım olsa kalmaz mıyım yanınızda sonsuza dek.

bu telaş niye? bırakın kendi halime beni. zamanı gelince paçalarınıza sürtünmeyi bilirim ben. iki mırrlar, iki miyavlar, anlatırım derdimi, müsterih olun. sizin bana bi isteğim, bi sıkıntım var mı diye sorup durmanıza hiç gerek yok. ben bir şey olduğunda sizi arar haber veririm.

merak etmeyin beni. ben hayatımda önemli bir gelişme olduğunda, ölürsem falan arar söylerim size.
yazıyı yazarken fonda çalan şarkı/lar: atlantic, bach jools