Ne ki şimdi bu?

Bu blog 2005 yılının Mayıs ayından beri tutuluyor. Kayıtların bir kısmı elimizde olmayan nedenlerle silindi. Kullanıcı Blogger ailesine 2008 yılında katılmış gibi görünüyor olabilir, siz ona inanmayın. Hem yazı hem fotoğraf olsun, bu ne kuru blog derseniz sizi Çalışmak Adamın Karakterini Bozar adlı Tumblr blogumuza alabiliriz.


Çarşamba, Kasım 17, 2010

Mış gibi yapmak...

Günlük hayatında gayet sıradan, normal, senin benim gibi olan/yaşayan; öyle çok farklı yanlarını göremediğim ve hatta bazen ekstradan dikkate almadığım ya da iyi niyetli bulmadığım bazı insanların internet üzerinde çizdikleri profilleri hayranlıkla takip ediyorum. Paylaştıkları içerikleri, yükledikleri fotoğrafları, keskin cümleleri...

Çoğu onlara ait değil ama olmak istedikleri bir şeyler var, anca burada olabildikleri. Haliyle, sorgusuz sualsiz, istediğini ekleyebildiğin şu alana gelip günlük kıyafetlerini çıkarıp alıyorlar ellerine yalnızlıklarını, kadınlıklarını, kırbaçlarını. Giyiyorlar lacileri, takıyorlar kıravatlarını ve başlıyor bu eğlenceli yalnız ve güzel kadınlar ile çapkın ve hazır cevap "geek" erkekler piyesi.

Edindikleri veya bir şekilde yarattıkları unvanları satma biçimleri, düşündüklerini sanki şimdiye kadar başka kimse düşünmemiş, ilk onlarınmış gibi sunmaları, yakıştırdıkları etiketler, oradan buradan arak kelimeleri/cümleleri ve kendilerini gördükleri dev aynaları... Farkında değiller sanırım nasıl sırıttığının ahkamlarının.

Belki bunları onları tanımayan ve sadece internetten gören, bilenlere, hadi bir de birkaç karşı cinse yutturabilirler ama senin, benim gibi insanlar da var aralarında. Acaba çekinmiyorlar mı hiç? Hani güleriz falan. Belki durumun farkında bile değiller, ne enteresan.

Bu hastalıklı ruh hali inanın trolleri ve fake hesapları dahi sevimli kılıyor. Zira onlardaki amaç başka; çok daha doğrudan, açık. Bu kendi olmayan, gerçek isimli profiller ise sadece ben, ben, ben diyor. Sürekli bir kendini anlatma, diğer insanlardan kendini sıyırarak gizliden gizliye övme halleri... Ah, ne acıklı, ne kaotik, ne travmatik bir ruh hali.

Troll ve fake hesaplar, seviyorum artık sizi. İtiraflarınızı, yenilgilerinizi, silip silip baştan yazmalarınızı... Açıkça görülen aidiyetsizliğinizi... Hep kalın böyle.

Perşembe, Kasım 11, 2010

Çalışmak adamın karakterini bozar

Biraz önce sözlüğe yazdım bununla ilgili bir şeyler. Orada kaynayıp gitmesin, buraya da alayım.
çalışmak insan doğasına aykırıdır önermesinin doğrudan söylenişi, çalışmak adamın karakterini bozar.

hitler'in mi, almanların mı, emin olamadığım bir söz vardır arbeit macht frei diye.
soykırım zamanı auschwitz toplama kamplarının kapılarında yazarmış. türkçesi çalışmak insanı özgür kılar.

iş hayatına girip çalışmaya başlayınca anladım ki, insanı özgür kılan çalışmak değil, kişisel disiplin. kendi kendimize de özgür olabilirmişiz, bir "şirket"e ihtiyacımız yokmuş. ha, bu dediğimiz çalışmak değil mi? diye soracak olursanız; hayır, bu kendini geliştirmek, daha ileriye götürmek. kesinlikle aylaklığa övgü olarak almayın dediğimi.
çalışmak adamın karakterini bozar önermesi, iş hayatına girip o döngünün içinde düzenli bir şekilde yer alınca insan doğasının değiştiğini ve hatta tepe taklak olduğunu söylüyor.

iş hayatında; kurum kültürü, ast üst ilişkisi, performans değerlendirmeleri, departmanlar arası çekişmeler derken bambaşka bir insan olursun diyor.

kim bunun aksini iddia edebilir şimdi bana?

allasen, dön bak bi' aynaya. lisede, üniversitede böyle bir adam mıydın? şu anki halin, bezginliğin, bıkkınlığın, olaylara ve insanlara yaklaşımın böyle miydi? gdo'lu ürün gibi genetiğinle oynamadılar; boynuna bir kravat, fular bağlayıp seni de sürmediler mi plazalara? sonra da kurum kurum diye kasılıp, seni performans değerlendirmelerine alıp beyaz yakalı diye kandırmadılar mı, ha? söyle bana!
via http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=20849999

Cumartesi, Kasım 06, 2010

Mevsimler...

Hadi şimdi, "sonbahardan" diyelim, ona yükleyelim tüm hüzünleri. Ardından gelen kışla örtelim üstümüzü, göstermeyelim yüzümüzü. Baharda çiçek açar gibi olalım ama kokmayalım. Yaz gelsin, açalım içimizi, kıralım zincirleri...

Hadi! Her şeyi mevsimlere bağlayıp kaçalım kendimizden. Kasım üzerimize yağsın, mayıs elimizdekileri alsın, mart tepemizden baksın. Ocakla başlasın her şey, aralıkta bitsin. Hadi! Kovalayalım mevsimleri, geçsin içimizden seneler. Hadi kıyamet, sen de kop kopacaksan!

Yazarken dinledim: Queen - We are the champions