Blogu bırakıp bırakmama arasında kararsızım. Daha doğrusu yayından tümüyle kaldırıp kaldırmama arasında kaldım.
Durması bir işe yarıyor mu? Aslına bakarsanız uzun zamandır hiç yazı yazılmamış bir blogda kar-zarar mantığı aramanın hiç alemi yok. Duruyor işte. Kalıp gitmesinin ne bana ne bir başkasına artı-eksi etkisi yok.
Düzenli, tertipli insanlar farklı bloglara farklı içerikler ekler, ilgisiz içeriklerin aynı yerde karmaşa içinde kaybolmasındansa başka siteler üzerinde değerlenmesini sağlar.
Eğer kategorilere bölünebilecek fonksiyonel bir tasarım seçmiş olsaydım vaktinde belki bu mümkün olurdu; yani tek bir yerde her telden çalmak. Ancak her zamanki gibi geleceği hesap etmeden hareket ettim.
Tasarım değiştirilemez, evrilemez mi? Yapılır. Takla bile attırılır ancak öncesinde girdiğim yazılara bakıyorum da, buradan ne köy olur, ne de kasaba.
Şu dağınık halleri bile sonradan oluşturulmuş düzenden daha efendi duracaktır, eminim.
Hem onca yıldır öğrenemedim mi, gerektiğinde yırtıp-silip atmasını?
Bu nedenle daha özgür yazacağımı düşündüğüm bir başka bloga geçiyorum.
Belki orada her şeye yeni başlamış olmanın hevesi ile yazma disiplini de kazanırım, kim bilir...
Nâmüsait Apokaliptik Yayla'nın içeriği ile, yazma kafası ile, şu an görmediğiniz silinen bazı yazıları ile, adı ile, anlamı ile içimdeki değerinde eksilme yok.
Sadece şimdiki kafamla, vaktinde içinde özgürce koştuğum, taklalar attığım, küfürler ettiğim, teşekkürler aldığım yaylanın tadını kaçırmak istemediğimden bırakıyorum.
Elbette bundan sonraki hiçbir yerde buradaki kadar içten, fütursuz; buradaki kadar "ben" olmayacağım. Söz, yayladaki yaylada kalacak.
Eğer hala bir okuyucusu varsa buranın, tut-çek'i bozana kadar tıklayabilir; site sahibinden sonsuz izin!
Hoşçakalın.
Salı, Mart 10, 2009
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)